Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky, komedyenlikten siyasete geçiş yapmıştı.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, siyaset adı altında komedyenlik yapıyor.
Niye böyle söylediğimi kısaca özetleyeyim:
Fransa Cumhurbaşkanı geçtiğimiz günlerde Sorbonne Üniversitesi’nde iki saatlik bir konuşma yaptı.
Bu konuşmada ABD olmadan Avrupa’yı savunma gerekliliğinden söz etti.
Fikir ilk defa ortaya atılan bir fikir değil aslında, iki binli yılların başında AB Ordusu kurulması için uğraşılmış, NATO Genel Sekreterliği’nden ayrılan Solana, AB Komisyonu’nun savunma politikalarından sorumlu komiseri yapılmıştı.
Fransa Cumhurbaşkanı, o dönem başarılamayan bu işi, şimdi kendi vizyonuymuş gibi tekrar sunuyor.
İşin eğlenceli kısmı, Macron’un vizyonunda en küçük AB üye adayları bile var ama NATO’nun 2. büyük ordusu Türkiye yok.
Gelelim Macron’un, AB’yi, ABD-Çin rekabetinin dışında tutma çabasına.
Fransa Cumhurbaşkanı, bugüne kadar tutarlı politikalar izlemiş birisi değil.
Bir NATO Zirvesi’nde “Neden Çin’e karşı Pasifik’e gidelim ki?” diye sorarken bir diğer zirvede eline bayrak alıp Pasifik kıyılarına gitme fikrini savundu. Bir zamanlar Ukrayna’nın topraklarının bir kısmını Rusya’ya verme önerisiyle ortaya çıkmıştı, son bıraktığımızda Ukrayna’ya asker yollamaktan söz ediyordu. Macron’u anlamak için “Beyin ölümü gerçekleşti” dediği NATO’yu savunduğu yerlere bakmak yeterli.
Türkiye olmadan Avrupa’yı savunma fikrini ne Almanya ne de Macron’un konuşmasında öpücük attığı İngiltere gerçekçi bulmayacaktır.
Mutlaka sormamız gereken soru şu: AB üyesi ülkeler daha NATO yükümlülüklerini yerine getiremiyorken AB nasıl kendisini savunacak?
Bu aşamada görmemiz gereken iki nokta var:
Birincisi, Fransa Cumhurbaşkanı, hayata geçme imkânı olmayan önerilerle Avrupa’nın lideri gibi davranmaya çalışıyor.
Bunun sebebi de Almanya’nın tarihindeki en kötü başbakanlardan biri tarafından yönetiliyor olması.
İkincisi, kimi fotoğraf çekimlerinde takındığı tavırdan dolayı Macron’un kişisel komplekslerini öğrenmiştik, bu kişisel komplekslere, Afrika’da, Kafkasya’da Türkiye’ye yenildiği gerçeğinin herkes tarafından görülmesi eklendi. Yani Macron aklıyla değil kompleksleriyle siyaset oluşturuyor.
Türkiye, 1963’te ABD’ye “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de yerini bulur” mesajını iletmiş bir ülke.
Aynı şartlarda hatta Asya’nın daha da güçlü olduğu bir dönemde aynı cümleyi kurmamızın önünde bir engel de yok…
Not: Söz konusu cümle İsmet Paşa’nın ABD Başkanı Jonhson’a cevabından önce bir Türk diplomat tarafından uluslararası bir dergiye verilen röportajda kullanılmıştır.
Nefret ezberi bozulunca…
Gördük ki insanoğlunun en tehlikeli olduğu anlar nefret ezberlerinin bozulduğu anlarmış.
Özgür Özel’in siyasi düşmanlığı siyasi rekabete çevirme politikasını ve ziyaretçilerini diline dolayan popüler muhaliflere bakıyorum.
Sağ partilerden CHP’nin tepe yönetimine getirilenler için gık bile dememişler, iktidarın parçasıyken CHP hakkında ağır cümleler kuran Ahmet Davutoğlu’yla, hedefini “Batı’nın aferin demesi” olarak ilan etmiş Ali Babacan’la, İstanbul Sözleşmesi’ne dönüşü, ortak mutabakat metnine koydurmamış Temel Karamollaoğlu’yla, sokakta görseler tanımayacakları Gültekin Uysal’la, ülke yönetimini paylaşmayı içlerine sindirebilmişler.
Taraf Gazetesi’nde FETÖ liderini “modern zaman şamanı” ilan eden birisinin 5 yıl boyunca Genel Başkan Yardımcısı olmasına hiç ses çıkarmamışlar, FETÖ’nün yargı kumpaslarında sorumluluğu olanların CHP’nin kalesinden aday gösterilmesine mırın-kırın etmişler ama yine eski genel başkanın deyimiyle “tıpış tıpış sandığa gidip” oylarını vermişler.
Daha da ilginç olanı, hemen hepsi “iktidar gerilimden besleniyor” diye cümleler kurmuşlar ama şimdi gerilimin azaltılmasına karşılar.
Bu insanlara göre, Türkiye ile Yunanistan’ın tezlerinden vazgeçmeden bir diyalog süreci başlatması çok iyi bir gelişme.
Bu insanlara göre, iktidar ile ana muhalefetin, tezlerinden vazgeçmeden bir diyalog süreci başlatması çok kötü bir gelişme…
Yazık, gerçekten çok yazık…