ANKARA – Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), seçimlerden sonra beklenen ilk faiz kararını verdi. Bankadan yapılan açıklamada Para Politikası Kurulu’nun yüzde 50 olan haftalık repo faizini sabit tutmaya karar verdiği duyuruldu. TCMB açıklamasında, hizmet ve gıda fiyatlarının enflasyonist baskıları canlı tuttuğunun altı çizildi. Dezenflasyon sürecinin yılın ikinci yarısında başlayacağını vurgulayan TCMB, ilave faiz artışına da açık kapı bıraktı.
Peki Merkez Bankası’nın bu kararı en anlama geliyor? Ekonomistler Selva Demiralp, Şenol Babuşcu ve Mustafa Sönmez Gazete Duvar’a değerlendirdi.
SELVA DEMİRALP: ‘SIKILAŞTIRMA DÖNGÜSÜNÜN SONUNA GELDİK’ MESAJIYLA UYUMLU BİR KARAR
Ekonomist Selva Demiralp faiz kararına ilişkin şu yorumları yaptı:
“Bu karar Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın geçen hafta Peterson Institute’da katıldığı panelde verdiği, ‘Sıkılaşma döngüsünün sonuna geldik’ mesajı ile tutarlı bir adım. Merkez Bankası yeni bir faiz artırımı yerine bugüne kadar attığı adımların gecikmeli etkilerini ve politika faizinin ekonomiye aktarımının önüne geçen faktörleri ortadan kaldırmayı tercih etmiş görünüyor.
Pas geçme kararının altında yatan birkaç sebep var:
İlk olarak, mart ayına dair öncü göstergeler finansal koşulların sıkılaştığına ve reel ekonomide artıştan durağanlığa geçildiğine işaret ediyor. Nisan ayından itibaren yavaşlama belirginleşebilir. Merkez Bankası özellikle kredi büyümesi ile ilgili koyduğu ciddi sıkılaştırıcı yüzde 2 büyüme hedefinin sonuçlarını görmeyi tercih etmiş olabilir. İkincisi, politika faizindeki artışın mevduat faizlerine yansımasını engelleyen önemli bir sebep döviz swap’ları ile piyasaya likidite enjekte edilmesiydi. Yine Fatih Karahan’ın geçen hafta verdiği mesaj swap’ların azalacağı şeklinde oldu. Bu durum, politika faizinin mevduat faizine yansımasına yardımcı olup parasal aktarım mekanizmasının daha etkin çalışmasını sağlayarak ilave bir sıkılaştırma sağlayacaktır. Son olarak seçimlerin geride kalmasının sermaye girişlerini hızlandırması beklentisi dezenflasyonist etkiyi hızlandıracaktır.
TCMB’nin neden bekleme kararını anlamakla birlikte yüzde 36’lık yılsonu hedefinin ulaşılabilirliği konusunda çekincelerim var. Koç Üniversitesi’nden arkadaşlarım Cem Çakmaklı ve Sevcan Yeşiltaş ile hesapladığımız yıl sonu enflasyon tahminimiz yüzde 50 civarında. Buna karşılık Koç Üniversitesi-KONDA işbirliği ile başladığımız ve gelecek hafta itibariyle kamuoyu ile paylaşacağımız hanehalkı enflasyon beklentileri bundan da oldukça yüksek seviyelere işaret ediyor. Dolayısı ile henüz kamuoyu genelinde enflasyonun düşeceği algısı oluşmuş değil. Mayıs sonrası dönemde baz etkisi ile gelecek hızlı düşüş TCMB’nin elini kolaylaştırsa da talep bacağındaki yavaşlamayı daha net görmeden yılsonu tahminimizi güncellemeyi düşünmüyoruz.”
ŞENOL BABUŞCU: YILSONU ENFLASYON BEKLENTİSİ TUTMAYACAK, YÜZDE 50’NİN ALTINDA GELMEYECEK
Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşcu da bunun tahminler doğrultusunda gelen bir karar olduğunu söyledi. Babuşcu şu ifadeleri kullandı:
“Piyasa sakindi son bir aydır. Hem dolar hem faiz ayağında durağanlık vardı. Bu piyasaların durumuna cevap veren beklenen bir yaklaşımdı. Mart ayı enflasyonu vurgusu önemliydi, ‘beklentimizin üstünde geldi’ vurgusu önemliydi. Mehmet Şimşek neredeyse 11 aydır görevde. Şimşek’in bu süreçte kullandığı tek araç faizdi onu da yüzde 8,5’ten yüzde 50’e kadar çıkardı. Eğer Şimşek faiz işini yaz aylarında bu seviyeye çekseydi, enflasyon işi daha kolay yönetilirdi. Yalnızca faiz aracını kullandı, para politikasının diğer araçlarını kullanmadı. Türkiye gibi yapışkan bir enflasyonun olduğu bir ülkede sadece tek araçla faizi düşüremezsiniz. Maliye politikası araçlarını kullanmadı, bütçeye müdahale etmedi. Bana kalırsa enflasyon 2 ay daha düşmeyecek. Daha sonra baz etkisiyle düşecek.
Maliye politikası alanında hâlâ bir tedbir alınmadı. Seçim geçeli 25 gün oldu. Yıllık enflasyon beklentisi yüzde 36. Ben bunun tutacağını düşünmüyorum. Bana göre en iyimser aralık yüzde 45-50. Benim beklentim yüzde 50 düzeyi ki uluslararası kuruluşlar da 45-49 aralığına vurgu yapıyor. Bu tablonun iyi okunması lazım. Buna uygun olarak para politikasının diğer araçları da kullanılmalı. Maliye politikasında özellikle kamuda hızla önlemlerin alınması gerekiyor, yoksa enflasyon tek başına faizle düşmeyecek. Elinizde on araç varken birini kullanırsanız bu olacaktır. 9 aydır seçim var diye beklendi, 25 gündür ne bekleniyor, neden bir hazırlık yapılmadı bunu bilmiyoruz, seyretmekle yetiniyorlar. Açıklama yapmakla yeniyorlar ‘enflasyonun altında ezdirmeyeceğiz’ deniyor ancak izlerseniz enflasyon düşmez, dünyanın hiçbir yerinde düşmez.”
MUSTAFA SÖNMEZ: GÜVENİN TESİS EDİLİP EDİLMEYECEĞİ ENFLASYONLA MÜCADELEDE BELİRLEYİCİ OLACAK
İktisatçı Mustafa Sönmez ise şu ifadeleri kullandı:
“Yüzde 40’lık bir kapanışı da başarı olarak görüyorlar. Bunun için nisan, mayıs ve haziranda enflasyonun yüzde 3 düzeyinde gelmesi gerekiyor. Takip eden aylarda enflasyonun aylık seyri yüzde 2 düzeyinde olursa ‘tamam bizim politika faizine dokunmamamıza gerek yok’ denecek. Bu zaten yüzde 40 düzeyinde bir TÜFE olacak. Bunu bekleyecekler bence. Bu çerçevede önümüzdeki 3 ayda da faize dokunmayacaklarını düşünüyorum. Temmuzda enflasyon yüzde 2’ye düşerse buradan devam edecekler. Benim tahminime göre yıl sonuna kadar faizi yüzde 50’nin altına düşürmeyecekler, şayet yıl sonunda yüzde 40’lık bir enflasyon gelirse 2025’te faiz indirimleri görebiliriz. İktidara göre şu anda işler yolunda. Asgari ücrete temmuzda zam yapılmayacak, bankaları mevduat faizini artırmaya zorlayacaklar. Kredi faizleri yükselmeye devam edecek böylece ekonominin soğuması sağlanacak. Maliye ayağında bazı yatırımlar askıya alınabilir, göstermelik olarak bazı cari harcamalarda tasarrufa gidebilirler. Deprem ile ilgili konulardaysa zaten mecburi bir durum var, ancak o da ağır aksak ilerliyor. Bu aslında bir güven meselesi, bunu topluma ve dışarıya inandırmak gerekiyor. Halk güvenmiyor, hâlâ stoklama devam ediyor, bu güvensizliktir. İş gelip zaten güven meselesine odaklanacak.”