TBMM Kadına Yönelik Şiddeti Araştırma Komisyonu Başkanı ve AK Parti Malatya Milletvekili Öznur Çalık, “Bu teklifin, kadına yönelik şiddetle mücadelede cezasızlık algısını ortadan kaldıracak çok önemli bir teklif olduğunu düşünüyorum.” dedi.
Adalet Komisyonunda, kadına ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesini ilişkin düzenlemeleri içeren Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin geneli üzerindeki görüşmeler tamamlandı.
CHP İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan, Türkiye’nin ana sorunlarından birinin eşitlikçi, özellikle kadın-erkek eşitliği temelinde net bir politik iradenin bulunmaması olduğunu söyledi.
Politik irade olmadığı sürece bu kanun teklifiyle beraber 100 tane daha kanun yapılsa hiçbir şeyin değişmeyeceğini savunan Aydoğan, “Bugün, kadına karşı birtakım suçların işleniyor olması aslında ceza kanunlarındaki cezaların azlığı, çokluğu meselesinin ötesinde bir şey, cezaların infazıyla alakalı, infaz rejimiyle alakalı, hakim kalitesiyle alakalı, başka konularla alakalı.” dedi.
Kanun teklifinin Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ileri süren Aydoğan, şunları söyledi:
“Kadını süje tanımı içerisine alıyorsunuz ama suçu ‘kadına karşı işlenen suç’ tanımının ötesinde, kadına karşı şiddet ya da cinsiyet temelli şiddet tarifinden uzaklaştırıyorsunuz. Aslında getirdiğiniz yer, tamamen kadını iyice zora sokacak bir yasal düzenleme. Yaptıklarınızın hiçbiri de Anayasa’daki eşitlik ilkesine uygun değil. Neden suçun tipi üzerinden değil de failin kimliği üzerinden yol yürüyorsunuz? Esas olması gereken burada kadına karşı şiddet, eril şiddet, erkek şiddeti, eşitlikçi olmayan durum olması gerekmiyor mu? Bu kanun teklifinin neresinde bu var? Hiçbir yerinde yok.”
HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm ise erkek şiddetinin her yerde yaşandığını belirterek, “Mobbingler, kadına yönelik cinsel tacizler, işverenin tacizi, diğer işçilerin tacizi ve binlerce kadın bunları dava konusu yapamıyor, yargılama konusu yapamıyor. Neden? Çünkü siz yargıya taşıdığınızda yargılanan kadın oluyor. Toplum yargılıyor, yetmiyor; kadı yargılıyor, yetmiyor; basın hedef gösteriyor. Basın güya kadına yönelik şiddet haberlerini yapıyor, erkeğin fotoğrafını basacağına kadının fotoğrafını basıyor, herkese kadını teşhir ediyor. Ondan sonra da bize diyorsunuz ki ‘Gelin yargıya başvurun.’ Nasıl yargıya başvuralım?” değerlendirmesini yaptı.
“Kadına karşı şiddetin sınırları, sınıfları aşan bir sorundur”
MHP Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk, kadına karşı şiddetin sınırları, sınıfları ve sosyal ekonomik statüyü aşan bir sorun olduğuna dikkati çekerek, Avrupa ülkeleri ile diğer gelişmiş ülkelere bakıldığında kadına karşı şiddet rakamlarının çok yüksek olduğunun görüleceğini dile getirdi.
Türkiye’de, mevzuatta yer alan cezai düzenlemelerin ağırlıklı olarak kadına karşı ekonomik, psikolojik veya fiziki şiddetin fiilen ortaya çıkmasından sonraki aşamayı düzenlediğini aktaran Öztürk, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bugün dünyada gelişen olaylar da göstermektedir ki içinde insan faktörünün olduğu kadına yönelik şiddet olaylarında yasal düzenlemelerle tüm önlemlerin alınması mümkün olmamaktadır. Bu bakımdan bir başka çözüm önerisi olarak; insanların kadın hakları konusundaki olumsuz zihniyetini, kadın-erkek eşitliği hususunda hassasiyete dönüştürmek ve bu yönde eğitici, duyarlılık artırıcı adımların atılmasıdır. Toplumun her kesimini aynı düzeyde duyarlılığa ulaştırabilirsek, bu alanda en büyük adımı atmış olabileceğiz.”
Kanun teklifi ile kadınlara yönelik hem yaralama, hem de kasten öldürme eylemlerinde cezaların artırılması, tek taraflı ısrarlı takip fiillerinin ayrı bir suç olarak düzenlenmesi gibi pek çok düzenlemenin hayata geçirileceğini anımsatan Öztürk, “Sağlık çalışanlarına yönelik, ‘şiddet ve kabul edilemez tutumların’ teklif ile katalog suçlar kapsamına alınması çok yerinde olmuştur. Özellikle cerrahi müdahalelerde bulunan doktorlarımızı tazminat baskısından kurtaracak, onların rahat ve güven içerisinde, kendinden emin bir biçimde görev yapmalarını sağlayacak düzenlemelerin teklif metninde yer alması da büyük bir beklentiyi karşılayacaktır.” ifadelerini kullandı.
İYİ Parti Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ise kanun teklifinde kadına karşı işlendiğinde nitelikli hale gelen suçların failine yönelik bir açıklama getirilmediğini savundu.
Partisi tarafından hazırlanan Birleştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ilkelerinde kadına karşı şiddet suçunun açıkça anlatıldığını aktaran Erel, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini eleştirdi.
Kanun teklifiyle kadına ve sağlık çalışanlarına karşı şiddet sorunun ortadan kaldırılması konusunda etkili ve kararlı bir çözüm iradesinin olmadığını ileri süren Erel, “Teklif genel olarak değerlendirildiğinde kadına yönelik şiddeti önlemenin felsefesine ters düştüğü izlenimi uyandırmaktadır. Kadına şiddeti ölüm sonrası olarak değerlendiren bu zihniyet, vatandaşa büyük işler yapıyorum havasında algı yönetimi yapmaktadır.” diye konuştu.
“Şiddetin her türlüsü ile mücadelede kararlıyız”
AK Parti Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç, toplumun her kesiminin kadına yönelik şiddetle mücadele etmesi gerektiğini vurguladı.
Kanun teklifi ile kadına yönelik şiddeti önleme konusunda yeni adımlar atılacağını dile getiren Gözgeç, “AK Parti olarak şiddete uğrayan tek bir kadın kalmayıncaya kadar şiddetin her türlüsü ile mücadelede kararlıyız.” dedi.
Kadına karşı şiddetle mücadelede tüm siyasi partilerin daha duyarlı ve samimi olması gerektiğini kaydeden Gözgeç, “Geçtiğimiz gün Muğla CHP gençlik örgütünden sorumlu il başkan yardımcısı trafikte iki çocuk annesi kadını darp etti. Bu konuda CHP ne yaptı?” diye sordu.
TBMM Kadına Yönelik Şiddeti Araştırma Komisyonu Başkanı ve AK Parti Malatya Milletvekili Öznur Çalık ise AK Parti’nin kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda çok önemli düzenlemeler yaptığına dikkati çekti.
Kanun teklifinin kadına yönelik şiddeti önlemede çok önemli bir adım olduğuna işaret eden Çalık, “Bu teklifin, kadına yönelik şiddetle mücadelede cezasızlık algısını ortadan kaldıracak çok önemli bir teklif olduğunu düşünüyorum.” dedi.
“Bergen” filminin gösterimde olduğunu anımsatarak, Bergen ismiyle tanınan sanatçı Belgin Sarılmışer’in hayatına ilişkin Çalık, “Bergen’in öldürülmesi nedeniyle yürütülen yargılama sonucunda takdir indirimi uygulanmış. 1991’de bu süreç maktul Bergen ile sanık arasında yaşanan tartışma ve ölümle sonuçlanan süreç maalesef takdir indirimi uygulamak suretiyle 15 yıl ağır hapis cezası verilmiş. İyi hal indiriminin sadece Bergen üzerinden bizde yarattığı travmayı söylemek için ifade ediyorum.” diye konuştu.
“Hiçbir şey yapılmadı. 20 yıldır kadının statüsü yok, şiddet görüyor. İstatistikler tutulmadı.” eleştirilerinin geldiğini aktaran Çalık, “Yıllardır istatistikler tutulmadığı için elimizde veriler yok. Şimdi istatistikler tutulmaya başlandığı için kadın cinayetleri de, şiddete maruz kalan kadınların sayıları da… Komisyonumuzda istatistiklerin yapılması, analizlerin yapılması, değerlendirilmesiyle alakalı da önerilerimiz var.” ifadelerini kullandı.
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Bahattin Azizağaoğlu, görüşmeler sırasında gündeme getirilen TRT sanatçısı Hatice Kaçmaz cinayetine ilişkin şunları kaydetti:
“TRT sanatçısı merhum hanımefendinin dosyası son günlerde basında çok konuşuldu. Dosyada haksız tahrik söz konusu değil. Maalesef hanımefendiyi bir kişi evlilik teklifi kabul edilmeyince bıçakla öldürdü. Savcılık, iddianamesini ‘tasarlayarak adam öldürme’ olarak hazırladı. Benim şahsi kanaatimi soracak olursanız bana göre de ‘tasarlama.’ Genel mahkeme buna ‘tasarlama’ dedi. Birinci ceza dairesi de ‘tasarlama yoktur’ dedi. Hukukta çünkü tasarlamanın son derece ağır şartları var. Biz Yargıtay Başsavcılığı heyeti olarak “olağan üstü itirazı” kullanarak Ceza Genel Kuruluna itiraz ettik. Orada da 14 yüksek yargıç dedi ki ‘tasarlama yoktur.’ Hukuk böyle kendi mecrasında işledi. Başsavcılık görevini yaptı, Ceza Genel Kurulu da takdirine göre uzun bir müzakere sonucunda kararını verdi. Bundan sonra yapacak bir şey yok. Birkaç konuşmacının sözünde geçti, ‘Yargıya güven düşük.’ Biz yüzde 50 üzerinden değerlendiriyoruz.”